15 Şubat 2016 Pazartesi

Hava Kurşun Gibi Ağır - Hıfzı Topuz * Kış Okuma Şenliği 2015-2016

Sevgili Pinuccia'nın düzenlediği 'Kış Okuma Şenliği' okuma listeme buradan ulaşabilirsiniz.

Listenin 21. sırası: İsmi dört kelimeden oluşan bir kitap.



Nazım Hikmet'i çok sevdiğim için onun hakkında yazılan her kitabı da inanılmaz bir keyifle okuyorum. 
Kitabı okumadan önce kitapla ilgili yorumlarda isminde 'Nazım Hikmet'in Romanı'  yazmasına rağmen roman tarzında yazılmış bir kitap olmadığını okumuştum. Evet, roman gibi düşünmeyin. Nazım Hikmet'in yaşamından kesitler, anılar, bilgiler derlenmiş. Ama okurken bir akıcılık mevcut. Ben sevdim.



Nazım Hikmet'le alakalı paylaştığım kitaplar:

Ferhad ile Şirin- Nazım Hikmet 



Kategori dahilinde okuduğum diğer kitaplar:
İsmi bir kelimeden oluşan bir kitap-
İsmi iki kelimeden oluşan bir kitap-
İsmi üç kelimeden oluşan bir kitap-

Alıntılar bölümünü aşağıda paylaşacağım ama burada özel olarak paylaşmak istediğim bölümler var.
* Nazım Hikmet'in Zoşçenko ile olan bir anısı beni çok etkiledi. Hem Nazım'ın beni hiç şaşırtmayan, bana göre harikulade olan tavrı hem de sevdiğim yazar veya şairlerle, genelde aynı yazarlarla gönül bağı kuruyor olmamız benim için çok anlamlı.
Mihail Zoşçenko 'Çarın Çizmeleri' paylaşımım için buraya lütfen:)
Alıntıya gelirsem;
* Zoşçenko: Nazım yazılarını ilk kez 1922'de okumuş ve ona büyük bir hayranlık duymuştu.
         Nazım'ın Leninrad'da bir piyesi oynanacaktı. ... Zoşçenko'yu da davet etmek istedi. Babayev bir süre uğraştıktan sona ona telefonla ulaştı ve Nazım'ın kendisini oyunun galasına davet ettiğini bildirdi. Yazar bundan çok hoşlandı ama gelemeyeceğini söyledi. Çünkü gözden düşmüş ve kitapları yasaklanmıştı. Tiyatroya giderse bu polisin gözünden kaçmayacak ve Nazım için hiç hoş olmayacaktı.
         Nazım bunu duyunca telefonu Ekber'in elinden kaparak:
         'Siz benim en sevdiğim yazarlardan birisiniz. Ben Lenindrad'a özellikle sizi görmek için geldim... Çok rica ediyorum, beni kırmayın, mutlaka tiyatroya gelin. Ben sizi evinizden alacağım.'
         Zoşçenko dayanamadı, razı oldu. Nazım da yaşlı yazarı gidip evinden aldı. Birlikte tiyatroya geldiler. Kapıda ikisini bir arada gören parti temsilcileri bundan hiç hoşlanmadılar. Nazım ise büyük saygı duyduğu yazarı bir an yalnız bırakmadı. Kolunu omzuna koydu, salona birlikte girdiler. Nazım onu yanına oturttu, oyunu birlikte seyrettiler. ... Oyun bitince Nazım parti temsilcilerinin surat asmalarına hiç aldırmadan yazarı öteki dostlarıyla birlikte kendi oteline götürdü. Lanetlenmiş bir yazara Nazım'ın gösterdiği ilgi ve dostluk herkesi şaşırtıyordu.
         ... Nazım:
         'Son yazdığınız ve bastıramadığınız bütün öykülerinizi evinizden alıp gelin,' diye tutturdu.
         ... Babayev onu evine götürdü, o da öykülerini alıp geldi. O gece sabaha kadar Nazım'ın bütün yakınları yazarın ağzından son öykülerini dinlediler. Bu, eşsiz bir edebiyat gecesi oldu. Zoşçenko'nun o gece okuduğu öykülerden biri İvan İvanoviç oyununa esin kaynağı oldu.
         Yazarın neden lanetlendiğini Nazım bir türlü anlayamıyordu. Sonunda keşfetti. Yazar öykülerinden birini şu sözlerle bitiriyordu:

         'Öyle bir ülkede yaşamak istiyorum ki evlerin kapısına kilit vurulmasın, soygun, hırsızlık, cinayet gibi sözler işitilmesin!'


Nazım'ın Pablo Neruda ve Jorge Amado ile de dost olması benim için anlamlı. Çünkü ben de ikisini pek severim.
Blogumda paylaştıklarıma göz atmak isterseniz:

Mucizeler Dükkanı - Jorge Amado 


Bu kitapta,
        * '835 Satır 3 bin basıldı. O zamanla bu, hiç ulaşılmamış bir baskı sayısıydı'
diye belirtiyor ama 'Çizgilerle Nazım Hikmet' kitabında,
       * '835'in başarısı olağanüstü olarak nitelendirildi. Üç yıl içinde '6000' basılsı. Türkiye için inanılmz bir rakamdı.' 
diye yazıyordu, ben de öyle paylaşmıştım. Artık bilemedim:)))


HAVA KURŞUN GİBİ AĞIR
-Nazım Hikmet'in Romanı-
Yazarı: Hıfzı TOPUZ
Türü: Anı
Yayın Hakları: Remzi Kitabevi
www.remzi.com.tr
-   Birinci Basım: Mayıs 2011                  On Dördüncü Basım: Mart 2015
Kapak Düzeni: Ömer Erduran
Kapak Fotoğrafı: M. Ali Cimcoz'un objektifinden
1938'de Nazım Hikmet (Müşerref Cimcoz Arşivi)
-   326 sayfa


 Kitaptan Alıntılar;

        * Damat Ferit Hükümeti milli mücadeleye karşı koyabilmek için İngilizlerden silah istiyordu. İstanbul'daki işbirlikçi basın da Anadolu'da bağımsızlık ve özgürlük savaşı verenleri aşağılamaktan geri kalmıyordu. Örneğin Refi Cevat (Ulunay) o tarihlerde Alemdar'daki bir yazısında şöyle diyordu:
         'Görüyorsunuz ki Yunanistan kısa zamanda Mustafa Kemal Kuvveti denilen çapulcuları tamamen ezecektir.'

        * Nazım bir gün defterine desenler çiziyordu. Çizdiği desenlerden biri de Batum'da tanıdığı Hikmet Bey adında birinin kız kardeşi Leman'dı. Nazım kaküllü, saçları kurdeleli, yuvarlak yüzlü bir kız deseni çizmişti. Şevket Süreyya bu kıza hayran oldu ve 'Bu kız bana varırsa alırım,' dedi.
         ... Birkaç gün sonra Nazım ona kızı tanıtınca ne kadar isabetli bir karar verdiğini anladı. Hemen kızı ailesinden istedi ve evlendiler.

        * Nazım Resimli Ay'da ... kendi ekibini kurdu: Vala, Peyami Safa, Sabahattin Ali...
         ... Peyami Safa komünist falan değildi ama Nazım'a hayrandı. Zeki, çok okuyan ve yetenekli bir gençti. Nazım onu kazanmaya uğraştı. Aralarında sonu gelmez tartışmalar oluyordu. Peyami çok içki içiyor, belki esrar da kullanıyordu. Nazım'dan uzaklaştıktan sonra büsbütün sağa kaydı, Hitler hayranı kesildi, Türkiye basınında faşizmin temsilcisi durumuna geldi.
        O dönemde Peyami Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı romanını 'Canım Nazım'a karasevda ile' diye ithaf etmişti.

        * Savcı ikisini de tutukladı. Polis çantaları didik didik etti. Mutlaka önemli bir suç unsuru bulmak niyetindeydi. Nazım'ın çantasından birkaç şiir çıkmıştı, bunlardan biri 'Heraklit'i Düşünüş'tü. Komiser savcının odasına koşarak:
         'Beyefendi, bunlar tehlikeli insanlar,' dedi. Çantalarında 'Her Ekalliyeti (azınlık) Düşünüş' başlıklı bir yazı buldum. Demek ki bunlar ekalliyetleri kışkırtarak devletimize karşı ayaklandırmak için buraya gelmişler. Maksatları Kürtleri, Rumları, Ermenileri, Lazları örgütlemek. Bundan büyük suç mu olur!
         ...
         Savcı Nazım'ı hemen sorguya çekti:
         'Kim bu ekalliyet dediklerin?'
         'Efendim, ben ekalliyet demedim, Heraklit dedim.'
         'O da kim?'
         'Eski bir Yunan filozofu.'
         'Demek ki sen Yunanlıların hizmetindesin.'
         Nazım ağlasın mı gülsün mü, bilemedi.

        * ... plağın ünü Mustafa Kemal'e kadar ulaşmıştı.
         Sofrada bulunan devrimi arkadaşlarından biri:
         'Paşam,' dedi, 'hani şu Nazım Hikmet var ya, hani 1921 yılı başlarında Ankara'da mecliste size de tanıtmışlardı. Şimdi onun şiirlerini kendi sesiyle plağa almışlar, her yerde çalıyorlar, çok hoş bir plak.'
         'Evet, hatırladım, bana iki genç şair tanıtmışlardı, ben de onlara gayeli şiir yazmalarını önermiştim. Çok merak ettim, o plağı dinlemek isterim.
         ...
         Mustafa Kemal şiirleri dikkatle dinledikten sonra;
         'Bu şair sizlere benzemiyor,' dedi, 'kendisini yakından tanımak isterdim. Bulup getirsinler, şiirlerini bu akşam bize kendisi okusun bakalım.'
         Vakit gece  yarısını geçiyordu.
         ...
         Kadıköy polisi seferber oldu, gece yarısı şairin evine bir ekip gönderdiler. Nazım uykudaydı.
         ...
         'Reisicumhur hazretleri sizi emretmişler, şiirlerinizi dinlemek istiyorlarmış!'
         ... gitse ne olacaktı? Ne olabilirdi? Bütün bu belalardan kurtulur, artık başı hiç derde girmez, hapislere düşmez, belki de rejimin yarı resmi şairi olurdu. Ama o, bunu kabul edecek yaradılışta bir adam mıydı? Bir an düşündükten sonra;
         Oğlum,' dedi, 'Reisicumhur hazretlerine benden selam söyleyin. Ben Denizkızı Eftelya değilim.'

        * Zaman zaman ona dışarıdan bazı hediyeler geliyor ve buna çok seviniyordu. Onlardan biri Münir Nurettin'den gelen son plağıydı. Münir'in bu inceliğini hiç unutmadı.

        * Nazım'ın Sait Faik hakkındaki gözlemleri... : Sait Faik iyi bir yazar, ama hala istikbalde ne yapmak istediğini bilmiyor, yazarlığın sorumluluğunu anlamamış ve daima işin kolayına kaçan bir delikanlı...
         ... Ona göre Reşat Nuri tükenmiş. Yakup Kadri ise dünyaya biraz daha geç gelseymiş, yani o günlerde 20-25 yaşlarında filan olsaymış ve Sabahattin'den ders alacak durumda olsaymış adam olurmuş.

        * Nazım, Pablo Neruda ve Amado'yla tatlı bir sohbete dalmıştı.

        * İvan İvanoviç Var mıydı, Yok muydu? Adlı komedinin yasaklanması üzerine- Galina bir pazar günü eve döndüğünde bir de ne görsün, Nazım yatağa uzanmış bir kalıp, yatıyor. Komodinin üzerinde de yaklaşık elli tane Nemtubal tableti duruyor. Nazım kim bilir bunların kaçını yutmuş, ölümü bekliyordu. Bu bir intihar girişimiydi. Çünkü Nazım çok özenerek yazdığı bu oyun... yasaklanmıştı.

        * 1957 Şubatı'nda Fuzuli'yi anma toplantısına çağrılarak Bakü'ye gitti. Orada devlet başkanı gibi karşılandı. Toplantıya katılan Ankara Üniversitesi profesörlerinden Agah Sırrı Levent Nazım'ı görmezden geldi. Bütün katılımcılar Nazım'ı ayakta alkışlarken o kımıldamadan durdu.

       * Kardeşler,       
         Bakmayın sarı saçlı olduğuma
         ben Asyalıyım
         Bakmayın mavi gözlü olduğuma
         ben Afrikalıyım




 ^-^ KEDİLER ^-^

        * Köpekler ve kediler de açların elinden kurtulamıyordu.

        * ... avluda dolaşan bir kediyi yanına alıp bütün gün onunla uğraşmaya başladı.
         ... mahkumlardan biri Süleyman'a kızarak kediye bir tekme atmış...

        * Gelirken istersen kedini de getir...

        * ... dışarıda kediler var...


- Yazım-Basım Hataları -

        * Sf/ 203
         ... umurunda değil.
       
        * Sf/ 208
         Penceresineki karanfiller...


                                                                                     ŞUBAT 2016


Yazar Hakkında Bilgi=  Hıfzı Topuz, 1923'te İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi'ni (1942), İ.Ü. Hukuk Fakültesi'ni (1948) bitirdi. 1947-58 yılları arasında Akşam gazetesinde muhabir, istihbarat şefi, yazı işleri müdürü ve genel yayın müdürü olarak çalıştı. Strasbourg Üniversitesi'nde devletler hukuku ve gazetecilik alanlarında yüksek lisans (1957-59) ve yine Strasbourg Hukuk Fakültesi'nde gazetecilik doktorası yaptı (1960). Paris'te UNESCO Genel Merkezinde iletişim araçlarının geliştirilmesi ve gazetecilik eğitimi uzmanı olarak görev aldı (1959-83). Afrika ülkelerinde, Hindistan'da, Flipinler'de gazetecilik eğitimi seminerleri düzenledi; Kara Afrika'da Kırsal Basın projesini oluşturdu ve uyguladı. Topuz, çeşitli konularda 20 kitap yayımladı.


ARKA KAPAK –

Nâzım Hikmet'i aşkları, acıları ve tutkularıyla anlatan bir roman... 

Nâzım Hikmet'i ve dostlarını yakından tanımış olan Hıfzı Topuz, bu romanda şairin bir yandan uğradığı haksızlıkları, çektiği acıları, yurt özlemini, halkına olan sevgisini, bir yandan da tutkularını, aşklarını, mutluluklarını anlatıyor.

Hava Kurşun Gibi Ağır'ı okurken, 1940'lı yılların karanlığına yeniden tanık olacak, yıllar boyu cezaevlerinde yatan büyük Türk şairinin sönmeyen umudunu, açlık grevindeki direnişini, özgürlüğe kavuşma sevincini, Moskova'daki coşkulu, bazen de fırtınalı günlerinin heyecanını, ölümü bekleyişinin hüznünü onunla paylaşacaksınız.


* Kış Okuma Şenliği ♥ Defterim ♥ 2015-2016



Kültüy 



Okuma listem için hazırladığım defterime bakmak isterseniz:
Kış Okuma Şenliği *2015-2016*






Fındık 






Yazalım çizelim:)




Keyifli okumalarınız olsun ^-^
Gibson 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder