12 Şubat 2017 Pazar

Sandık Odası - Sezgin Kaymaz

Sezgin Kaymaz'ın üç romanını okuduktan sonra bu kez de hikaye dünyasına dalmak istedim.
Sezgin Kaymaz'ı 2016 yılında keşfettim. Ve bir kitabı bitmeden diğerini okumanın hevesine düştüm.
Şayet bugüne dek hiç okumadıysanız kitaplarına bir göz atıp ilginizi çeken biriyle okumanızı tavsiye ederim. Eminim hiç pişmanlık duymayacaksınız:)
Yazarla tanışma kitabım, okuyan herkesi kendine hayran bırakan Lucky isimli bir dobermanın romanı 'Lucky' idi. Buradan kitapla ilgili paylaşımımı okuyabilirsiniz.
Devamını 'Kün' ile getirdim, paylaşımıma şuradan ulaşabilirsiniz.
Okuduğum üçüncü romanı da 'Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir' ile ilgili yorumumu okumak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz. 


Sandık Odası kitabı on sekiz hikayeden oluşuyor. 
Sezgin Kaymaz'ın çok enteresan bir anlatımı var. Demek istediğim, Kün ve Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir romanlarında işlenen öyle konular var ki birine anlatmaya kalktığınızda karşınızdaki korku, gerilim kitabı sanıyor. Oysa temelinde anlatırken kulağa ürkütücü gibi gelse de okurken yeri geliyor kahkaha atıyorsunuz. Olayları öyle bir harmanlıyor ve kurguluyor ki korkudan komedi, gözyaşından tebessüm yaratıyor:) Ne demek istedimse:) Aslında okuyanlar anlatmak istediğimi daha iyi anlayacaklar.
Sadece bu kitapta hikayelerin içinde iki tanesi beni azıcık korkuttu:)
Her bir hikayeyi çok severek okudum ve ben buna hiç şaşırmadım. Ne de olsa Sezgin Kaymaz:)


Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Sandık Odası / Sezgin Kaymaz




SANDIK ODASI
Yazarı: Sezgin KAYMAZ
Türü: Hikaye
Yayın Hakları: İletişim Yayınları
-   1-2. Baskı 2005-2008, İstanbul  3. Baskı 2013, İstanbul
Kapak Resmi: Deniz Bilgin
-   357 sayfa


 Kitaptan Alıntılar;

        * Anlaşılmayı bekleyen insan ne kadar anlayışsız oluyor!

        * Tabii ya; sabır selamet, hayırdır akıbet...

        * Babam, gönlü geniş adamdı. 'Ne perhizi lan!' derdi. 'Biz bunca kiloyu bedava mı aldık? Her miligramına avuçlan para saydık biz bu yağların, kolesterollerin, lipidlerin. Var mı öyle parayı sokağa atmak?

        * Bir dakika boyunca en sevdiğin şeyleri düşün!..

        * Bu makaleye göre, normal bir beyin, kullanılmayacak kadar eskimiş bilgileri, hatıralar siler, yani bir nevi depoda sakladığı eskileri çöpe atarak yeni bilgilere yer açarmış. Sağlıklı bir beynin hafıza kayıt sistemi böyle çalışırmış. Buna karşılık 'Bunama' da denen alzheimer hastalığında, beyin, eskileri asla kayıttan düşmez, azıcık kalmış boşluğa yeni bilgileri sığdırabilmek için daha az yeni olanları atarmış başından. Hep en son damlalar taşar ya, aynı o.


 ^-^ KEDİLER ^-^

        * Midemde kedi yavruları geziniyor...

        * Ölüp gitse, kedi ölüsü gibi bahçeye gömecek halimiz de yok...

        * Ne derdik eşe dosta biz? O eş dost ki, eve kedi alsak yarısı ayağını keserdi.

        * ... eve de bir kedi alırız güzelinden...


 - Yazım-Basım Hataları-

        * Sf/ 108
         ... diye sordum
         Nokta yok...

        * Sf/ 154
         ... bellirsiz bir gülümseme...

        * Sf/ 168
         ... karının elllerindeki...

        * Sf/ 227
         Apar topar bıraktın onu istediği yere, sonra dediğini yapıp kapıyı örterek salona kaçtım.

        * Sf/ 262
         Tüfekçioğlu pompalyordu...

        * Sf/ 312
         'Hoş geldin'  de... .... Hesap s orma...

        * Sf/ 351
         O satte hayırlı haber...

                                                        Şubat 2017


Yazar Hakkında Bilgi=  1962'de Sinop'ta doğdu. Konya Anadolu Lisesi'ni bitirdi. Hacettepe Üniversitesi İngilizce Dilbilimi Bölümü'nü, Türkçe dersini veremediği için son sınıftan terk etti. 1976'dan itibaren oyuncu ve teknik direktör olarak hentbolla uğraştı. Türkiye Voleybol Federasyonu'nda  koordinatö olarak çalıştı. Romanları: Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir (1997), Geber Anne! (1998), Kaptanın Teknesi (1999), Lucky (2000), Zindankale (2004), Ate Canına Yapışsın (2008). Hikayeleri: Sandık Odası (2005), Medet (2007).


ARKA KAPAK –

"Korku nedir bilmezdi. İşin sırrı da buydu zaten: Bilmemek. Gülmesi gerektiği zaman güler, çünkü gülmeyi bilirdi, ağlaması gerektiği zaman ağlar, çünkü ağlamayı bilirdi, coşması gerektiği zaman coşar, çünkü coşmayı bilirdi, ama korkması gerektiği zaman korkmazdı. Bilmezdi çünkü. Korkamazdı. Elinde değildi. Öyle bir duyuya sahip değildi. Bir körün göremediği, bir sağırın işitemediği, bir yatalağın yürüyemediği gibi bir şeydi bu onun için. Azası noksan sayılırdı bir bakıma. Bilmezdi korkmasını. Öyle ya, korkmasını bilen korkar. Bilmeyen ne yapsın?"

Sezgin Kaymaz'ın romanlarında karakterlerin, uzun sohbetlerin, sürprizli kurgunun, neşe ve hüznün oluşturduğu çalgı çengi havası, hikâyelerinde de oda müziği makamında tadılabiliyor. Onun has motifleri: fizikötesinin ürpertisi... zalim kaderlerle, ince kederlerle sınanan ruhlar... iyi insan cevherini ve yaşam muhabbetini illa bulup çıkartan romantizm... ve tabii kara olmaya meylettiğinde bile şen bir mizah... Bu motifleri, zaman zaman iç içe geçirerek, zaman zaman ayrı ayrı bezeyerek işleyen hikâyeler var Sandık Odası'nda. Türkçenin, gündelik dili edebiyata taşımaktaki en usta yazarı, tutkulu anlatışını, kısa mesafelerde de sürdürüyor!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder